13 şehidin tabur komutanı ve bölük komutanı görevden alındı.!
Diyeceksiniz ki,
Niye.?!
13 Sene önce.. Hakkâri’de Ömür Gezdiren, ömrünün en güzel günlerini terörist peşinde gezdiriyordu. Mayın patladı. Şakağına şarapnel saplandı. Surat darmadağın.. Düştü.. Kucakladılar, helikopter, Gata, ameliyat üstüne ameliyat, aylarca koma.. Kefeni yırttı.!
Gözlerini açtı ki, kör.!
Taburcu oldu, poşet dolusu ilaçla.. Beyinde hasar oluşmuştu. Sinir sistemi haşat.. Bir sene sonra parkinson’a yakalandı. Konuşmakta güçlük çekiyor, vücudu zangır zangır titriyordu.
Hani her pusudan, her çatışmadan sonra şehitlerin tek tek isimleri verilir de, yaralılar kısaca “şu sayıda yaralı” diye geçiştirilir ya.. İşte o isimsiz “sayı”lardan biriydi.
Baba yok.. Kardeş yok.. Hayattaki tek varlığı anacığının yanına yerleşti. Ana, evlere temizliğe filan gidiyor, evlada bakmaya gayret ediyordu. Gelir üç kuruş, kiralar ha bire zamlanır, mecburen o kira evinden bu kira evine taşına taşına hayata tutunmaya çalışıyorlardı.
Yedi ay önce gene yeni bi eve geçtiler. Elektrik bağlanması için Ayedaş’a gittiler. “Gazi” olduğunu, devletin gazilere tanıdığı yüzde 50 indirimden faydalanmak istediğini anlatmaya çalıştı. Görmüyor, heceleye heceleye konuşabiliyor, üstüne titriyor.!
Banko memuru sıkıldı.!
“Evrakların eksik” diye kestirip attı. “Nesi eksik” demeye kalmadı, güvenlik görevlisi damladı iyi mi, diyaloğa maydonoz oldu.. Zifiri karanlık yaşayan Gazi’nin görme engelli olduğunu kavrayamayan, titreyen kollarını da kontrolsüz şekilde oynatmasına anlam veremeyen güvenlik görevlisi, kasabanın şerifi havalarına girdi, elini belindeki silaha atarak, sorun çıkarma diye bağırdı. Anne çığlığı bastı. Gazi panikledi, anasını koruma içgüdüsüyle sese doğru hamle yaptı, bankodaki elektronik sayaca çarptı, sayaç düştü, kırıldı. Güvenlik görevlisi saldırdı, Gazi’nin gırtlağına sarılarak yere serdi.. Gazi bayıldı.!
Her şey 8-10 saniye içinde gerçekleşmiş, etraftaki vicdan sahibi insanlar müdahale edene kadar iş işten geçmişti. Ambulans.. Apar topar Üsküdar Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı.
Boynunda ve sırtında ezikler oluşmuştu. Asabı oynamış, bedensel çaresizliğinden krize girmişti, bayılma sebebi buydu. O gece orada tuttular.
Ertesi sabah taburcu oldu.
Evlerine gittiler. İki gün sonra, kapı çalındı, Ayedaş’tan gelmişlerdi, evrak mevrak istemeden yüzde 50 indirim uygulanmaya başlandı.. Burası Türkiye, buna şükür dediler, unuttular.
Yedi ay sonra.! Kapı gene çalındı. Postacı ellerine tutuşturdu. Açtılar zarfı.. Ana okudu, Gazi dinledi.
Elektronik sayacı kırarak devlet malına zarar vermekten, görevliyi darp etmekten dava açılmış.. Üç yıla kadar hapsi isteniyor, duruşmaya geleceği tarih belirtiliyordu.!
Ahali evinde esneye esneye poposunu kaşısın diye, Hakkâri dağlarında gözünü, beynini, sinir sistemini, hayatının geriye kalan bölümünü bırakan Gazi.!
Devlete zarar vermişti yani.!
Şimdi anladınız mı, tabur komutanıyla bölük komutanının neden görevden alındığını.?
13 şehit kolay da.. 7 yaralı var orada.!
Şimdi o yaralılar, helikopter masrafı açacak, ameliyat masrafı açacak, ilaç masrafı açacak, bi türlü ölmeyecek, maaş isteyecek, sanki matah adammış gibi maaşı beğenmeyecek, arsızlık yapıp indirimli elektrik isteyecek, ekmek elden su gölden, şımaracak, devletin kurumunda devletin memuruna artistlik yapacak, sayaç kıracak, hadi bakalım bi sürü masraf daha, hesap sor, dava aç, tahsil etmeye çalışsan, parası yetmez, haciz gönder.. Devletin başka işi yok da, sizinle mi uğraşacak kardeşim.? Sana ne teröristten meröristten, kim dedi sana yakala diye.. Sen mi kurtaracaksın devleti.? Otursana oturduğun yerde.. Niye çıkarıyorsun bölüğü araziye.? Niye iş açıyorsun durup dururken devletimizin başına.?
Bak dün 4 yaralı daha var.. Gitti 4 sayaç daha.. Sorumsuzluğun bu kadarı yani.. Sokaktan mı topluyoruz papelleri.?