Merhabalar, ben Ayşegül. Yaşamımı, genetik bir kas hastalığı nedeni ile, onbeş yıldan bu yana tekerlekli sandalyeye bağımlı olarak sürdürüyorum.
Sizlere bu sütunlarda engelle engelsiz yaşamaya çalışmanın nasıl bir şey olduğunu anlatabilmek, tüm engellilerin sesi olmak istiyorum ve bizlere bu sesi duyurma olanağını veren HÜRRİYET GAZETESi’ne tüm engelliler adına teşekkür ediyorum.
Geçtiğimiz yılın son aylarında Yüksek Planlama Kurulu Özürlüler İdaresi Başkanlığı’nın koordinatörlüğünde hazırlanan “Ulaşılabilirlik Stratejisi ve Eylem Planı (2010-2011)”nın kabulüne karar vermiş 2010’u “HERKES İÇİN ULAŞILABİLİRLİK EYLEM YILI” ilan etmiş bulunmaktadır..
Planda Ulaşılabilirlik Stratejisi’nin gerekliliği şöyle açıklanıyor: “Ülkemizde yapılı çevre, fiziksel düzenlemelerin yetersizliği ve çeşitli engellerin varlığı nedeniyle özürlüler tarafından güçlükle ya da yardım alarak kullanılabilmektedir. Özürlülerin toplum yaşantısına en az özürlü olmayanlar ile eşit fırsatlarda katılabilmelerinin sağlanmasında mekânsal düzenlemeler önemli bir yer tutmaktadır. Uygun yapılı çevre oluşturulmadığında konutunda dahi yaşamakta zorlanan özürlüler, en temel kamusal hizmetler olan sağlık, eğitim, rehabilitasyon hizmetlerinden faydalanamamakta, sportif ve kültürel etkinliklere katılamamakta, park ve bahçelerde vakit geçirememekte, kısaca toplum hayatından dışlanarak yaşamlarını sürdürmek zorunda kalmaktadır.”
Bu konunun anlaşılmış ve bu şekilde dile getirilmiş olması bence çok önemli bir başlangıç. Tabii ki tüm düzenlemelerin yapılması belirli bir süreç gerektiriyor. Biz biraz daha bekleyebiliriz, yeter ki sonuca ulaşılsın.
Tekerlekli sandalye kullanmaya başladığım ilk yıllarda, doğum günümde, çok sevgili bir dosttan paha biçilmez bir armağan aldım: Akülü bir sandalye…
O gün ne kadar sevinmiş olduğumu sizlere anlatacak kelime bulamıyorum. Ancak, beni bu kadar çok sevindiren ve hediyeyi paha biçilmez yapan, aslında hediyenin kendisi değil, bana bu armağanı göndermeyi düşünen bir dosta sahip olmaktı.
Ben o sandalye ile sadece bir kez dışarıya çıkabildim. Çünkü kaldırımlar çok yüksekti, rampaların önlerine araçlar park etmişti, yani kısacası yollarımız hiçbir şekilde tekerlekli sandalyeye uygun değildi. Akülü sandalyeler çok ağır oldukları için, manuel sandalyeler gibi iki kişi yardım edince kaldırılamıyor. İlk ve son gezimden hemen geri dönmek zorunda kalmıştım. Bunun nasıl bir his olduğunu size şöyle açıklayabilirim. Düşünün ki birisi sizin ayaklarınızı bağlamış ve yürüyemiyorsunuz. Sakın “ne alâka” demeyin. Akülü bir sandalye biz bedensel engelliler için “ayak” anlamına geliyor. O günden bu yana sandalyemi ancak evde kullanabiliyorum ve bana hareket kabiliyeti kazandıran o sevgili dosta sahip olduğum için Tanrı’ya hergün şükrediyorum.
İnanıyorum ki; sözü edilen Ulaşılabilirlik Stratejisi ve Eylem Planı hayata geçtiğinde sandalyemle, kimsenin yardımına ihtiyaç duymaksızın, deniz kıyısındaki parka gidebileceğim. Bunu düşünebilmek bile çok güzel.
Gelin bu planın hayata geçirilmesi için hepimiz katkı verelim. Dile getirmek istediğinz sorunları ya da sağlanan kolaylıkları e-posta yoluyla bana ulaştırabilirsiz.
Engellerimizi hissettirmeyecek, engelsiz bir yaşam dileği ile…
Ayşegül DOMANİÇ
[email protected]
kaynak. hürriyet gazetesi