ENGEL
Engel…Söylemesi kolay fakat anlamlandırması zor olan kelime.
toplumun ciddiyete henüz kavuşturamadığı fakat yaşanması mümkün
olan durum.Engelin bir farkındalık durumunda ciddiyetinin anlaşılır
olması insanların bu konu üzerinde yoğunlaşmasını sağlayacaktır.
Toplumumuzda engel açıklanması ve insanların zihinlerinde ki
önyargıyı silmeye yönelik bir kavram olması gerekirken, bizde
kanayan bir yara halindedir.Farkındalık diyorum…Herkezin
yapması gereken fakat yapamadığı en önemli durum.Hayatta
bazı şeylerin anlaşılır olması için “empati” yapmak yeterli olacaktır.
Saniyeler almayan bu durum sayesinde insanlar toplumda bizden farklı
durumlara sahip olan bireyleri farkedecek ve bencillik kavramı ortadan
kalkacaktır.Dünya’da ki olan bu gerceği yok saymak ise yapılan en büyük
haksızlıktır.Kimse bu durumu seçmez fakat layığıyla yaşamayı hakeder.
Son yıllarda önceki yıllara oranla dernek,kurum ve kuruluşların
fazlalaşması toplumdaki sessiz bireylerin seslerini duruyması için
önemli bir gelişmedir. görüyorum ki yapılanmalarda engelli bireylere
yönelik çalışma ve yaşam alanları gelişmeye başladı.Bunların hepsi
yeterli mi? tabiki de hayır. Toplumumuzun bize ait olan bizlerden
olanlara sahip cıkıp tek farkın onlara ait sınırlılıklar olduğu bilincine sahip
calısmalar düzenlenmelidir.Yollar,kaldırımlar,toplu taşıma araçları ve
tüm kullanım alanları engelli kardeşimin konumuna ve durumuna uygun
olmaması bizim toplumumuzun engelidir.Çünkü engel durumumunu
çaresiz hale biz getiriyoruz.Bilinçsizlik sonucunda ise bu gündeme
geliyor.Engelli bireylerin topluma katılmaları için yapılanmalıyız.Engel
bir çıkmaz değil,sonuçları olan bir durumdur.Her ne kadar bizim özen
göstermemiz gerekmiş olsa da bu kardeşlerimiz topluma,bizlere adapte
olmaya çalışmış ve diğer insanların düşünce ve ön yargılarına inat hayata
daima pozitif bakmaya çalışmışlardır.Medyada görülen milli sporcularımız
hepimizin gururudur.Başarılarını millet olarak kutlayarak desteklerimizi
gösterdik.Onlara yapabileceklerinin düşündükleri kadar sınırlı olmadığını
gösterdik. Bunlar tabiki de sadece görülen kısmı…peki ya diğer tarafı?
Keşke her engelli birey anlatılanlar kadar şanslı olsa.Bazılar var ki sesini
duyuramıyor,yetemiyor. Belki çabalıyor fakat duyulmuyor.Kendi kimsesiz-
liklerinde boğuluyor.Kendilerini duyacak,anlayacak bir ses,bir güç, belki bir
tebessüm ya da bir bakış arıyorlar.Duyuramadıkları anda ise kaybolmaya
doğru yavaşca ilerliyorlar.Doğuştan olmayıp sonradan engelli durumuna
katılan kardeşlerimizi diyorum onlarda varlar,tanınmıyorlar fakat binleri
kaplıyorlar.Onların yaşantıları daha zor. Herşeyin varken hiçbirşeyinin
olmaması durumu.Önceden üç adımda çıktığın o merdiven büyük bir
boşluk, saatlerce izlediğin tv karanlık bir kuyu, hep yapmak istediklerin
olan hayallerin ise flu. Bunların hepsini yaparken yapamama durumudur zor
olan ya da başkasına rica etmektir yıpratan.Bundan tam 3 yıl önce eşimi
kaybettim. Aklıma gelmeyecek bir durumdan dolayı.Beyin kanaması hep du-
yardımda yakıştıramadım ben hayat arkadaşıma. 1 hafta komada yattı.Onun
için hep dua ederdim; kolu bacağı tutmasın, gözleri görmesin ama yanımda
nefes alsın ben ona herşey olurum, yeter ki olsun. Nerden bilebilirim ki
yetememenin ne demek olduğunu.Ben sadece kendimi düşündüm bencilce.
Eşimi kaybettikten sonra açıldı gözlerim.İnsanları farkettim, farklılıklarını
farkettim.Takip ediyordum, izliyordum.Neler oluyor, neler yapılıyor gözden
geçiriyordum.
Bir gün evime giderken ellili yaşlarda bir beyfendi gözüme çarptı.
Biraz baktıktan sonra masumiyetiyle çevirdi yüzünü bana ve sohbetimiz başladı.
Yıllar öncesi diyordu ben genç iken diye başlıyordu cümleye.Beyin kanaması
geçirmiş, tutan elleri tutmaz adım atan ayakları adım atmaz hale gelmiş.Tramvaya
bir başkasının yardımıyla binmiş ve bir yeri bile olmayışının üzerine oturtulmuş
bir yere. İşte o zaman anladım hayat arkadaşıma yetemeyeceğimi, haksızlık ettiğimi.
Bu durumda onu görmeye dayanamıyacağımı ve ne yaparsam yapayım onun
zorluklarını kolayca hafifletemeyeceğimi anladım. gururluydun sen, ince düşü-
nürdün. İstemsizce ağlıyorum şuan sadece yaşadıklarımdan sonra “şükür”
demeyi öğrendim ve herkesin birgün birilerine muhtaç olabileceğini.Bunları söy-
lüyorum çünkü yaşamlarını kolatlaştıracak fırsatları yaratmak için.Yaşam alanları
yapılırken engelli olan Ayşe, Ahmet ve diğerleri de unutulmasınlar diye. Onları
topluma katmak için. Onlarında haklarını düşünerek.Yapılan rampaları örnek
vermek istiyorum. Kullanıma hiç elverişli olmayan rampalar.Yapılan o yerden
elinde ki bebek arabasıyla zor çıkan bayan varken benim engelli kardeşim
nasıl çıkar o rampayı? ben tren yolu geçen bir yerde oturuyorum. Raylardan
geçilememesini öğrenemememiz üzücü.Kazaları önlemek için alt ve üst geçitler
engellilerimiz için asansörler yapıldı.Belediyemiz kart veriyor.Gayet güzel peki ya
temizliği nerede bu alanların. Ağırlıklara göre yapılan asansörler olmamalılar.
Geçtiğimiz günlerde bir üst geçit asansüründen ses geliyordu.Görevlileri çağır-
dık gelmediler taa ki zaman sonra bir kardeşimiz kendi kartıyla açtı. O da bir
engelliydi fakat kapı açıldıktan sonra ki manzara daha fazla şaşırtıcı ve üzücüydü.
Tekerlekli sandalyede yaşlı bir beyfendi ne yukarıya çıkabiliyor ne de aşağı
inebiliyor. Sebebi yapılmayan bakımlar ve gösterilmeyen özen.Bu sadece o gün
önüne çıkan engel. Peki ya sonrasında?
Yapılan etkinlikler, faaliyetler, yardımlarda değil önemli olan.Unutmamak ve
unutturmamak esas olan.. Herkes bilmelidir ki nefes alan her canlı yeni başlayan
günde birer engelli adayıdır aslında.
AYŞE GÜDÜCÜ