Herkes engelli adayıdır!

ENGEL

Engel…Söylemesi kolay fakat anlamlandırması zor olan kelime.

toplumun ciddiyete henüz kavuşturamadığı fakat yaşanması mümkün

olan durum.Engelin bir farkındalık durumunda ciddiyetinin anlaşılır

olması insanların bu konu üzerinde yoğunlaşmasını sağlayacaktır.

Toplumumuzda engel açıklanması ve insanların zihinlerinde ki

önyargıyı silmeye yönelik bir kavram olması gerekirken, bizde

kanayan bir yara halindedir.Farkındalık diyorum…Herkezin

yapması gereken fakat yapamadığı en önemli durum.Hayatta

bazı şeylerin anlaşılır olması için “empati” yapmak yeterli olacaktır.

Saniyeler almayan bu durum sayesinde insanlar toplumda bizden farklı

durumlara sahip olan bireyleri farkedecek ve bencillik kavramı ortadan

kalkacaktır.Dünya’da ki olan bu gerceği yok saymak ise yapılan en büyük

haksızlıktır.Kimse bu durumu seçmez fakat layığıyla yaşamayı hakeder.

Son yıllarda önceki yıllara oranla dernek,kurum ve kuruluşların

fazlalaşması toplumdaki sessiz bireylerin seslerini duruyması için

önemli bir gelişmedir. görüyorum ki yapılanmalarda engelli bireylere

yönelik çalışma ve yaşam alanları gelişmeye başladı.Bunların hepsi

yeterli mi? tabiki de hayır. Toplumumuzun bize ait olan bizlerden

olanlara sahip cıkıp tek farkın onlara ait sınırlılıklar olduğu bilincine sahip

calısmalar düzenlenmelidir.Yollar,kaldırımlar,toplu taşıma araçları ve

tüm kullanım alanları engelli kardeşimin konumuna ve durumuna uygun

olmaması bizim toplumumuzun engelidir.Çünkü engel durumumunu

çaresiz hale biz getiriyoruz.Bilinçsizlik sonucunda ise bu gündeme

geliyor.Engelli bireylerin topluma katılmaları için yapılanmalıyız.Engel

bir çıkmaz değil,sonuçları olan bir durumdur.Her ne kadar bizim özen

göstermemiz gerekmiş olsa da bu kardeşlerimiz topluma,bizlere adapte

olmaya çalışmış ve diğer insanların düşünce ve ön yargılarına inat hayata

daima pozitif bakmaya çalışmışlardır.Medyada görülen milli sporcularımız

hepimizin gururudur.Başarılarını millet olarak kutlayarak desteklerimizi

gösterdik.Onlara yapabileceklerinin düşündükleri kadar sınırlı olmadığını

gösterdik. Bunlar tabiki de sadece görülen kısmı…peki ya diğer tarafı?

Keşke her engelli birey anlatılanlar kadar şanslı olsa.Bazılar var ki sesini

duyuramıyor,yetemiyor. Belki çabalıyor fakat duyulmuyor.Kendi kimsesiz-

liklerinde boğuluyor.Kendilerini duyacak,anlayacak bir ses,bir güç, belki bir

tebessüm ya da bir bakış arıyorlar.Duyuramadıkları anda ise kaybolmaya

doğru yavaşca ilerliyorlar.Doğuştan olmayıp sonradan engelli durumuna

katılan kardeşlerimizi diyorum onlarda varlar,tanınmıyorlar fakat binleri

kaplıyorlar.Onların yaşantıları daha zor. Herşeyin varken hiçbirşeyinin

olmaması durumu.Önceden üç adımda çıktığın o merdiven büyük bir

boşluk, saatlerce izlediğin tv karanlık bir kuyu, hep yapmak istediklerin

olan hayallerin ise flu. Bunların hepsini yaparken yapamama durumudur zor

olan ya da başkasına rica etmektir yıpratan.Bundan tam 3 yıl önce eşimi

kaybettim. Aklıma gelmeyecek bir durumdan dolayı.Beyin kanaması hep du-

yardımda yakıştıramadım ben hayat arkadaşıma. 1 hafta komada yattı.Onun

için hep dua ederdim; kolu bacağı tutmasın, gözleri görmesin ama yanımda

nefes alsın ben ona herşey olurum, yeter ki olsun. Nerden bilebilirim ki

yetememenin ne demek olduğunu.Ben sadece kendimi düşündüm bencilce.

Eşimi kaybettikten sonra açıldı gözlerim.İnsanları farkettim, farklılıklarını

farkettim.Takip ediyordum, izliyordum.Neler oluyor, neler yapılıyor gözden

geçiriyordum.

Bir gün evime giderken ellili yaşlarda bir beyfendi gözüme çarptı.

Biraz baktıktan sonra masumiyetiyle çevirdi yüzünü bana ve sohbetimiz başladı.

Yıllar öncesi diyordu ben genç iken diye başlıyordu cümleye.Beyin kanaması

geçirmiş, tutan elleri tutmaz adım atan ayakları adım atmaz hale gelmiş.Tramvaya

bir başkasının yardımıyla binmiş ve bir yeri bile olmayışının üzerine oturtulmuş

bir yere. İşte o zaman anladım hayat arkadaşıma yetemeyeceğimi, haksızlık ettiğimi.

Bu durumda onu görmeye dayanamıyacağımı ve ne yaparsam yapayım onun

zorluklarını kolayca hafifletemeyeceğimi anladım. gururluydun sen, ince düşü-

nürdün. İstemsizce ağlıyorum şuan sadece yaşadıklarımdan sonra “şükür”

demeyi öğrendim ve herkesin birgün birilerine muhtaç olabileceğini.Bunları söy-

lüyorum çünkü yaşamlarını kolatlaştıracak fırsatları yaratmak için.Yaşam alanları

yapılırken engelli olan Ayşe, Ahmet ve diğerleri de unutulmasınlar diye. Onları

topluma katmak için. Onlarında haklarını düşünerek.Yapılan rampaları örnek

vermek istiyorum. Kullanıma hiç elverişli olmayan rampalar.Yapılan o yerden

elinde ki bebek arabasıyla zor çıkan bayan varken benim engelli kardeşim

nasıl çıkar o rampayı? ben tren yolu geçen bir yerde oturuyorum. Raylardan

geçilememesini öğrenemememiz üzücü.Kazaları önlemek için alt ve üst geçitler

engellilerimiz için asansörler yapıldı.Belediyemiz kart veriyor.Gayet güzel peki ya

temizliği nerede bu alanların. Ağırlıklara göre yapılan asansörler olmamalılar.

Geçtiğimiz günlerde bir üst geçit asansüründen ses geliyordu.Görevlileri çağır-

dık gelmediler taa ki zaman sonra bir kardeşimiz kendi kartıyla açtı. O da bir

engelliydi fakat kapı açıldıktan sonra ki manzara daha fazla şaşırtıcı ve üzücüydü.

Tekerlekli sandalyede yaşlı bir beyfendi ne yukarıya çıkabiliyor ne de aşağı

inebiliyor. Sebebi yapılmayan bakımlar ve gösterilmeyen özen.Bu sadece o gün

önüne çıkan engel. Peki ya sonrasında?

Yapılan etkinlikler, faaliyetler, yardımlarda değil önemli olan.Unutmamak ve

unutturmamak esas olan.. Herkes bilmelidir ki nefes alan her canlı yeni başlayan

günde birer engelli adayıdır aslında.

AYŞE GÜDÜCÜ

Yorum yapın