Seçimlere son 10 gün kaldı, süre kısaldıkça siyasetçilerin üslupları da sertleşiyor. Daha iyi bir gelecek, daha kaliteli bir yaşam vaatleriyle yönetime talip olanların kavgada bile söylenmeyecek sözleri seçim meydanlarında binlerce kişinin huzurunda söylemesi bizleri utandırıyor. Birbirlerine ana avrat küfür etmedikleri kalıyor.
Oğlum haberleri izlerken bana soruyor, baba niye bunlar sürekli birbirleri hakkında bağırarak küfürlü konuşuyorlar. Cevap veremiyorum, buradan RTÜK’e sesleniyorum başta başbakan olmak üzere parti liderlerinin konuşmalarına sansür getirilsin. Sürekli birbirlerine hakaret ediyorlar, hatta analarını, kızlarını da araya katıyorlar. sonrada gidip el sıkışıyorlar.
Anlamakta güçlük çekiyorum, birde bunun adına profesyonel siyaset diyorlar. Bence omurgasız siyaset.!!!
Umarım güzel ülkem kazasız belasız seçimi atlatır bu ayrışma ve zıtlaşmada sona erer. Sonuçta zarar gören biz vatandaşlar olacağız. Şimdi Mimar Sinan’ın başından geçen kısa anekdotla yazımızı tamamlayalım;
Eğri Minare;
Süleymaniye Camiinin inşası tamamlanmış, ibadete açılacağı gün ilan edilmişti. O gün gelince İstanbul´un her yanından insanlar bu eşsiz eserin açılışında bulunmak için şehrin bu noktasına akın etmişti. Herkes hayranlıkla bu Türk mucizesini seyrediyordu.
Fakat bunlar arasında bulunan bir çocuk, “Aaa şu minareye bakın nasıl eğri.!” diye bağırıyordu. Herkes de bakıyordu ama bir eğrilik görmüyordu. Çocuğun minarelerden biri için eğri dediği Mimar Sinan´a kadar ulaştı. Koca mimar hemen çocuğun yanına geldi ve ona, “Yavrum hangi minare eğri göster bana” dedi. Çocuk da “İşte şu” diye minarelerden birini gösterdi. Mimar Sinan hemen adamlarını topladı. Uzun halatları birbirine ekletip minareye bağlattı. “Çekin yukarı doğru.!” diye çektirmeye başladı. Çocuğa da, “Oğlum, bak bu minareyi doğrultturuyorum, sen dikkat et, dosdoğru olunca haber ver” dedi.
Adamlar gerçekten düzeltiyormuş gibi çekiyorlardı. Çocuk bir süre sonra, “Tamam, minare doğruldu” diye bağırdı. İşçiler çekme işini bırakıp halatları çözdüler. Başından beri olaya tanık olan Sinan´ın ustalarından biri herkesin kafasını kurcalayan soruyu Mimar Sinan´a yöneltti;
– Ulu mimarbaşımız, sen herkesten iyi biliyorsun ki, minarede eğrilik falan yok. O halde niçin düzeltmeye kalkıştın.?
Mimar Sinan´ın cevabı inceliğin, anlayışın, hoşgörünün simgesi idi;
– Ben bilmez miyim minarede eğrilik olmadığını.. Ama çocuğun kafasındaki “minare eğri” intibaını da öyle bırakamazdım. Bu yönteme başvurdum ki çocuğun kafasındaki “eğri” kanaati silinsin. Yoksa her yerde çocuk aklıyla minarenin eğri olduğunu söyler, sonra gerçekten eğri olduğu şeklinde bir inanç yayılırdı.
Fatih Ekinci