TARİH PENCERESİNDEN BAKIŞ
Zihinsel engellilik, birçok aileyi şaşırtan ve sıkıntılara sokan bir durumdur. İnsanlığın zihinsel engelliliği tanımasının insanlık tarihi kadar eski olduğu bilinmektedir. Zihinsel engelliliğin yazılı tanımlarına ilk olarak M.Ö. 1500 civarında Mısır Thebes yazıtlarında rastlanmaktadır. Yazıtlardaki zihinsel engelliliğin tanımı, beyin hasarına bağlı vücut ve akıl sakatlığı olarak algılanmaktadır.
Zihinsel engelliliği olan bireyler yaşadıkları coğrafya ve kültüre bağlı olarak tarih öncesi devirlerin inanışları ve gelenekleriyle kötü durumdaydılar. Eski Yunan ve Roma’da, örneğin; Isparta’da, çocuklar Devlet Konseyi gözlemcileri tarafından muayene edilirler, eğer çocuğun engelli olduğundan şüphelenilirse, ölmesi için bir uçurumdan aşağıya doğru fırlatılırlardı. Milattan sonra ikinci yüzyılda, sakat çocuklar ve özürlü bireyler, Roma İmparatorluğu’nda sıklıkla insanları güldürmek ve eğlendirmek için kullanılmışlardır.
Gerçekte dini liderlerin tümü, İsa, Buda, Muhammed ve ünlü düşünür Konfiçyus bu hasta çocukların tedavisini tavsiye etmişler, barbarca uygulamaları men etmişlerdir. Orta çağlar süresince (M.S. 476-1799) zihinsel engelli bireylerin bakım ve durumları büyük ölçüde değişmiştir. Bebekken öldürülmelerinin azalması veya bakımevleri kurulması gibi daha fazla insani uygulamaya karşılık, birçok çocuk köle olarak satılmış, terk edilmiş veya sokağa atılmıştır. Bu yüzyılın sonuna doğru, 1690’da John Locke ‘İnsan Hakları’ isimli bir makale yayınlamış, bireylerin doğuştan fikirleri olmaksızın doğduklarını, zihin engelliliği olan bireylerin durumunun aslında onlara sağlanan eğitim ve bakımla yakından ilişkili olduğunu vurgulamıştır. ‘Eğitilmemiş akıl, hiç yazı yazılmamış tahtaya benzer’ deyişi de Locke’ye aittir.
Zihin engelliliği olan bireylerin tedavi ve bakımlarının değerlendirilmesinde bir diğer köşe taşı olay, hekim Jean Itard’ın zihinsel engelli bireylerin akıl hastalığı olan bireylerden ayrılması gerektiğini bildirmesi olmuştur.
Yaşamının sonuna kadar, Itard zihinsel engelli çocukları bireysel olarak eğitmediyse de, Edouard Seguin’in çalışmalarına gözlemcilik etmiştir. Seguin, zihinsel engelli çocukları eğitmek için ‘Psikolojik Metod’ olarak bilinen çağdaş bir görüş geliştirmiştir. Duyu ve kognitif gelişim arasında bir direkt ilişkiyi varsayarak, uygulamaya; görme, işitme, tatma, koklama ve göz-el koordinasyonunu içeren duyu eğitimi ile başlamıştır. Müfredat programı temel öz-bakım becerisini geliştirmekten, algılama, koordinasyon, taklit, pozitif güç kazanma, hafızayı güçlendirme ve öğrendiklerini genelleştirme ile vurgulu konuşma eğitimini kapsıyordu.
1850’lerde, Seguin Amerika Birleşik Devletleri’ne göç etti ve zihinsel engelli bireylerin eğitiminde öncü oldu. 1876’da Amerika Zihinsel Engelliler Birliği’ni kurdu. Seguin’in tekniklerinin çoğu modifiye edildi ve bugün hala kullanılmaktadır.
Sonraki 50 yılda, Amerika Birleşik Devletleri’nde iki anahtar gelişme oldu. 1892’ye kadar çoğu eyalette kalıcı eğitim okulları (19 eyalet, 9 özel) açıldı. Binnet tarafından geliştirilmiş olan yeni zeka testleri 1908’de Vineland’da eğitim okulunun Araştırma Direktörü Henry Goddard tarafından çevrildi. 1910’da Goddard testin Amerikan versiyonunda yayınladı.
1935’de Edgar Doll zihinsel engelli olduğundan şüphe edilen bireylerde adaptive davranışlar ve günlük yaşam becerilerini ölçmek için Vineland Sosyal Gelişim Skala’sını geliştirdi. Psikolog ve eğitimciler bu yıllardan itibaren zihinsel engelliliği belirlemenin ve kalıcı eğitim okullarında uygun eğitim sağlamanın mümkün olduğuna inanıyorlar. Bu inanışın doğuşu, zihinsel engelliliği belirlemede kullanılan testlerin (primer olarak IQ) uygulanabilirliği ve uygun eğitim ile bu bireylerin tedavi edilebildiklerinin gözlenmesi olmuştur. 20.yüzyılın başlarında, özel eğitim ve bakım okulları çoğaldı ve zihinsel engelli bireyler kaydedildi. İstenmese de bazı Eğitim okulları devletin yetiştirme merkezlerine dönüştürülmüşlerdir.
Özel eğitimdeki gelişmelerin bir sonucu olarak, Engelli Bireylerin Ulusal Birliği ve Zihinsel Engellilik Başkanlık Komisyonu, 1950-1970 arasında kuruldu. Pür devlet yetiştirme kurumları uzun süreli kabul görmemiştir. Bu olaylara paralel olarak, Amerika Birleşik Devletleri’ne Kongresi 1975’de yeni adı engelli bireylerin eğitim yasası olan yasayı kabul etmiştir. Bu yasa zihinsel engelli ve gelişme geriliği olan tüm çocukların uygun eğitimini okul çağından 21 yaşına kadar garanti altına alma ile ilgilidir. Oysa bugün Amerika Birleşik Devletleri’nin çoğu eyaletinde, bu bireylerin doğumdan 21 yaşına kadar eğitimleri garanti altındadır.
Ülkemizde özürlüler ile ilgili çalışmalar, pek çok Avrupa ülkesinden çok daha önce başlamıştır. Ancak bu hizmetler daha çok bakma ve barınma türü hizmetlerle sınırlı kalmıştır. Oysa Osmanlı Devleti’ndeki Enderun okulları üstün zekalı çocukların eğitiminin ilk uygulamaları arasında yer almaktadır.
Sağırların, körlerin eğitimleri 19. yüzyılın sonlarına doğru başlamıştır. Cumhuriyet döneminde, Özel eğitimin Milli Eğitim Bakanlığı’nın örgün eğitim hizmetleri arasında yer alması ancak 1951 yılında sağlanabilmiştir. 1983 yılında çıkarılan 2916 sayılı Özel Eğitime Muhtaç Çocuklar Kanunu ve bu kanunun emrettiği yönetmelikler bugünkü uygulamayı belirlemiştir. Buna göre özel eğitim, Bakanlık Merkez Örgütü’nde Özel Eğitim Ve Rehberlik Dairesi Başkanlığı’nca, illerde Milli Eğitim Müdürlüğü’ne bağlı Rehberlik ve Araştırma Merkezleri yoluyla yürütülmektedir.
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu, 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu’nun ilgili hükümleri gereğince tüm özür gruplarına yönelik bakım ve rehabilitasyon hizmeti vermek ve toplumsal özürlülerin hayata aktif katılmalarına ilişkin sosyal hizmet programları oluşturmak geliştirmek ve uygulamakla yükümlüdür.
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu’na dayalı hazırlanmış olup, 1993 tarih ve 21673 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren ‘Özürlülerin Tespiti, İncelenmesi, Bakım ve Rehabilitasyonuna Dair Yönetmelik’ çıkmıştır. Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu dört bine yakın korunmaya muhtaç özürlüye bakma olanağı yanında rehabilitasyon, istihdam, ayni-nakdi yardım gibi sosyal yardımlar yapmanın yanısıra, yetki verdiği özel rehabilitasyon merkezleriyle özel sektörü, yaptığı protokollerle sivil toplum örgütleriyle işbirliğini desteklemektedir.
Ülkemizde özel eğitim konusunda büyük adımlar atılmış olmasına rağmen halen katedilmesi gereken çok büyük engeller vardır. Bunların başında eğitilmiş kaliteli personel, özürlülere özel araç-gereç eksikliği, verilen hizmetlerde de kaliteli hizmet anlayışının ön plana çıkamaması ile ailelerin desteklenmesi konuları başta gelmektedir.
ZİHİNSEL ENGELLİLİK NEDİR?
Zeka; doğuştan var olan ve hayat boyunca deneyimlerle gelişen problem çözme gücüdür. Bu güçle insan kendisini ve çevresini anlar, olayları muhakeme eder, sonuçlar çıkarır ve uyumla hayatını devam ettirir.
Zihinsel Engellilik; doğum öncesi, doğum sırası ve doğum sonrasında çeşitli nedenlere bağlı, genel zihinsel işlevlerde normallerden önemli derecede gerilik ve bunun yanı sıra uyumsal davranışlarda da yetersizlik gösterme durumu olarak tanımlanmaktadır.
Zihinsel engellilikte 3 temel özellik vardır;
1- Genel zeka işlevinin belirgin derecede ortalamanın altında olması.
2- Yaşadığı toplumdaki kendi yaş grubu ile kıyaslandığında toplumsal beceriler, sorumluluk, iletişim kurma, günlük beceriler ve kendi kendine yeterlilik gibi alanlarda geriliğin olması.
3-16 yaşından önce başlaması.
Konuşma, dikkat, bellek, düşünme gibi zihinsel işlevlerde belirgin bozukluk görülmekte olup, özellikte bellekte ve dikkatte görülen bozukluk belirgindir. Zihin engelliğinde, zihinsel işlevlerdeki bozukluğa eşlik eden bir durum ise uyumsal davranışlardaki yetersizliktir.
Uyumsal davranışlardaki yetersizlik, bireyin kendi yaşından ve kültür grubundan beklenen kişisel bağımsızlık ve sosyal sorumluluklarını yerine getirememesi olarak ele alınmaktadır. Uyumsal davranışlara örnek olarak insanlarla iletişim kurabilme (dili anlamak), günlük yaşam aktivitelerini yapabilme (yemek yiyebilme, banyo yapabilme vb), akademik beceriler de bulunma (okuma, yazma ve aritmetik işlemleri yapabilme) ve bir iş bulup çalışabilme örnek olarak verilebilir.
Zihinsel Engelliliği olan çocuklarda gelişmenin aşamaları örneğin konuşma, yürüme vb. yaşıtlarına göre belirgin derecede geç olmaktadır. Zihinsel engelliliğinin belirtileri doğumda ortaya çıkabileceği gibi, bazen de çocukluk döneminin sonunda kendisini gösterebilmektedir. Belirtilerin başlama zamanı zihinsel engelliliğine neden olan hastalığa bağlı olarak değişir. Hafif derecedeki zihinsel engelliliğinin tanımlanması ancak okul öncesi eğitim devresinde sosyal, iletişim veya akademik becerilerdeki yetersizlikle açığa çıkabilecektir.
ZİHİNSEL ENGELLİLİĞİN TEŞHİS VE DERECELENDİRİLMESİ
Zihinsel engelliliğin birçok belirtisi vardır.
Örneğin zihinsel engelli bir çocuk;
· Oturma, kalkma, emekleme ve yürümeyi diğer çocuklardan daha geç olarak yapar.
· Daha geç konuşur veya konuşmasında sıkıntılar vardır.
· Öğrendiklerini çabuk unutur. Hatırlamada zorlukları vardır.
· Alışverişte, para hesabında zorlukları vardır.
· Sosyal kurallara uymada sıkıntısı vardır.
· Problem çözmede ve/veya mantıklı düşünmede sıkıntısı vardır.
Zihinsel engelliliğini tanımlamak üzere geliştirilmiş pek çok test vardır.
Zeka testi ile kişiden belli soruları cevaplaması ve bazı problemleri çözmesi istenir. Daha sonra test değerlendirilir ve kişinin zeka derecesi ölçülmüş olur. Uygulanan testlerin güvenilirliği birbirlerinden farklıdır.
Bu testler öz doğuşta var olan zeka yetisini değil deneyim ve öğrenimli, katkısı ile varolan zeka düzeyini ölçer. Dolayısıyla her zaman hata payı mevcuttur.
Uygulanan testten veya çevresel koşullardan kaynaklanabilen bu hatalar, test sonucunu etkiler.
Testin Çeşiti; Zeka testleri kullanıldıkları toplumun kültürel yapısına uygun olmalıdır.
Testi Yapan Kişi; Zeka testi deneyimli psikologlar tarafından yapılmalıdır.
Çocuğun Yaşı; Yaş büyüdükçe zeka testinin güvenilirliği artar. 6 yaşın altında uygulanan testlerde hata oranı daha fazladır. Daha küçük çocuklara gelişim testleri uygulanır. Bu testlerle çocuğun yaşına uygun konuşma, sosyalleşme, hareket ve becerileri kazanıp kazanmadığına bakılır.
Çocuğun test anındaki bio-psikolojik durumu; Teste uykusuz, yorgun, aç bir şekilde alınan çocuktan normal per-formansını beklemek hatalı olur.
Doğumdan itibaren özellikle eğitimli ailelerde merak uyandıran konulardan biri çocuklarının zeka düzeyidir. Gelişim döneminde çocuğun hareketleri ve tavırları çevresindekilerce hep izlenir. Ve hatta zeka testi yaptırarak tatmin olma isteği duyarlar. Zeka testleri merak giderme veya bir şeyleri ispat etme aracı değildir.
ZİHİNSEL ENGELLİLİĞİN NEDENLERİ
Zihinsel engelliliğinin bir çok nedeni olabilir. Bilinen birçok faktöre karşılık halen zihinsel engelliliğinin %35’inde neden bilinmemektedir.
Kalıtımsal nedenler (Genetik, ailevi nedenler)
Zihinsel engelliliğinin yaklaşık %5’inin nedeni genetik yapıyla ilgili olabilir.
· Doğuştan metabolik bozukluklar. Örneğin; Fenilketonüri, Tay-Sachs hastalığı
· Kromozomal değişiklikler Örneğin; Down sendromu
· Diğer gen bozuklukları. Örneğin; nörofibramatozis, musküler distrofiler, tüberoskleroz
· Poligenik kalıtımla ilgili zeka geriliği.
Gebelikte ve doğum sırasında oluşan nedenler
Bugün A.B.D.’de 600 çocuktan birinin fötal-alkol sendromu denen annenin özellikle gebeliğin ilk üç ayında yoğun alkol alması ile meydana gelen durumdan etkilendiği bilinmektedir. Ayrıca uyuşturucu kullanmanın ve sigara içmenin de zihinsel engelliliğine benzer durumlar ortaya çıkardığı bilinmektedir. Annenin gebeliği döneminde geçirdiği bazı infeksiyon hastalıkları (kızamıkçık, toksoplazma, sitomegalovirus vb.) bebeğin zihinsel engelli olmasına neden olabilir. Annenin gebeliği dönemindeki yüksek tansiyonu, bebeğe giden oksijen miktarının azalması gibi bebekte beyin hasarına neden olabilir.
Zor doğumlar sonucunda oluşan beyin hasarları zihinsel engelliliğinin nedeni olabilir. Gebelikte gelişen nedenini tam olarak da bilemediğimiz hidrosefali ve mikrosefali gibi durumlara zihinsel engelliliği eşlik etmektedir.
· Anne karnındayken bebeğin geçirdiği enfeksiyon hastalıkları. Örneğin; toksoplazma enfeksiyonu.
· Annenin hamilelikte bilgisiz ve gereksiz ilaç kullanımı.
· Annenin hamilelikte zehirlenmesi.
· Annedeki beslenme bozuklukları.
· Annenin alkol kullanımı.
· Bebeğin anne karnında iken oksijensiz kalması
· Erken doğum.
· Bebeğin anne karnındaki beslenmesinde yetersizlik.
· Zor doğumlarda bebeğin doğum kanalından geçerken oksijensiz kalması ya da travmaya uğraması.
Doğum sonrası nedenler
Uygun şekilde tedavi edilmeyen bazı infeksiyon hastalıkları (boğmaca, kızamık, Hemofiliz infeksiyonlan vb.) zihinsel engelliliğinin nedeni olabilir. Beyin hasarının önemli nedenlerinden birisi beyini saran zarların veya beyinin kendisinin infeksiyonudur. Beyin travmaları da beyin hasarı ve zihinsel engelliliğinin nedeni olmaktadır.
· Merkezi sinir sistemi enfeksiyonları. Örneğin; Menenjit.
· Kafa travmaları. Örneğin; Yüksekten düşme.
· Havaleler.
· Yeni doğanın ağır sarılığı.
· Tiroid hormonu eksikliği
Çevresel Nedenler
İnciltilmiş veya ihmal edilmiş ya da normal gelişim dönemleri için ihtiyaçları olan fiziksel ve ruhsal ihtiyaçları karşılanamayan bebek ve çocuklarda geri dönüşümü mümkün olmayan öğrenme güçlükleri gösterebilmektedirler. Çevrede yaygın olarak bulunan (duvar boyaları, oyuncaklar, çeşitli konserve yiyecekler, trafiği yoğun bölgelerdeki hava kirliliğinden) kurşunun zehirlenmeleri de zihinsel engelliliğinin nedeni olabilmektedir.
Eğer çevredeki uyaranlar yetersizse çevresiyle etkileşim içinde bulunan çocukta yalancı zeka geriliği denen durum oluşabilir. Bu, çocuğa doğduğu günden itibaren gösterilecek sevgi, şevkat, ilgi ve eğitici yaklaşımın önemini ortaya koymaktadır.
GÖRÜLME SIKLIĞI
Zihinsel engelliliğin toplumda ne kadar sıklıkta bulunduğunu ve de her yıl topluma ne kadar zihinsel engelli kişinin katıldığını hesaplamak son derece zordur. Çünkü, hafif dereceli zihinsel engelliliğinin tanısı çok zordur, bu genellikle kötü okul performansına dayanır. Bu nedenle hafif zihinsel engelliliğinin sıklığı yerleşim yerleri ve sosyal sınıflar arasında belirgin farklılıklar gösterir, doğal olarak da, mevcut olana göre ancak az sayıdaki olgu tanımlanarak belirlenebilir.
Zihinsel engelliliğinin toplum içindeki sıklığının belirlenmesinde bir diğer sorun da, her geçen gün yeni olgu gruplarının tanımlanarak ekleniyor olmasıdır.
Örneğin; Prader – Willi sendromu 1956’da, Rett sendromu 1966’da ve perinatal sitomegalovirus infeksiyonu 1970’lerde tanımlanmıştır.
Toplumda tüm özürlülerin onda birini zihinsel engellilerin oluşturduğu kabul edilmektedir. Yapılan araştırmalar toplumun (saptanabildiği kadarıyla) %1’inin, hafif olgularla beraber en az %3’ünün zihinsel engelli olduğunu göstermektedir. Tüm dünya üzerinde, ‘orta ve hafif dereceli zihinsel engelliler’in alınması kaydıyla, en az elli milyon zihinsel engelli insan olduğu kabul edilmektedir ve 2025 yılına kadar bu engellilerin dörtte üçünün gelişmekte olan ülkelerde bulunacağı tahmin edilmektedir. Çünkü gelişmekte olan ülkelerde nüfus artışı hızlıdır; öte yandan, eskiden erken yaşta ölen bu çocukların artık ihtiyaçları olan hizmetlerin verilmeye başlamasıyla da yaşam süreleri uzatılacak ve sonuçta sayı artacaktır.
Yukarıda zihinsel engelliliğinin toplumdaki sıklığını belirlemede kullanılan teorik çan eğrisi hesaplamalarının aslında adaptive davranış becerilerin sıklığını ölçmekte çokta başarılı olmadığını bildiren çalışmalar da vardır. Baroff 1991 yılında toplumun %0.9’unun zihinsel özürlü olduğunu bildirirken, McLaren ve Bryson birçok epidemiyolojik çalışmanın sonucuna dayanarak tüm toplum tarandığında %1.25’inin zihinsel engelli olduğunu savunmuşlardır.
Zihin engelliliğinin sıklığını ölçmek için kullanılan veri kaynağı okul kayıtları olduğunda ve özel eğitim hizmetlerinin planlanması için gereken hesaplamalarda ise hızlar gelişme gerilikleri, öğrenme zorlukları, otizm ve/veya zihinsel engelliliği kapsadığında %2.5’e kadar ulaşmaktadır. Zihin engelli bireylerin %89’unun hafif, %7’sinin orta ve %4’ünün de ağır düzeyde oldukları kabul edilmektedir.
Ülkemizde zihinsel engelli bireylerin sıklığını tam olarak bildiren veriler bulunmamaktadır. Ancak genel bir hesaplama ile, eğer toplumumuz için % l ve % 3 oranları geçerliyse – ki bu rakamın alt sınır olarak geçerli olmaması için hiç bir neden yoktur – yetmiş milyon nüfus için zihinsel engelli kişi sayısı 700 000; hafif ve bir kısım orta derecedeki (tanımlanma güçlüğü fazla olanlar) olgularla birlikte bu sayı en az 1 450 000 civarında olmalıdır.
ZİHİNSEL ENGELLİLİK ÖNLENEBİLİR Mİ?
1- Zeka engelliliğinin özgün olmayan korunması, toplumun genel sağlığını ve yaşam standartlarını geliştirmekle sağlanır. Zeka engelliliği için oluşturulacak koruma programları, genel sağlık plan ve programlarına entegre edilmelidir.
2- Anne ve çocukların beslenmesi üzerinde titizlikle durulmalıdır.
3- Gebelik, doğum ve doğum sonrası iyi bir bakım mental ve fiziksel sakatlığın görülme sıklığını azaltacağından, ana ve çocuk sağlığı çalışmalarında halka kaliteli bir hizmet sunulmalıdır.
4- İnfeksiyonların ve parazitik hastalıkların önlenmesi zeka engelliliğinin önemli derecede önlenmesine katkılarda bulunacaktır.
5- Kimyasal ve fiziksel zararlı etkenlerin zararlarından korunmak için çevreyi izlemek, koruma programlarının önemli bir bölümünü oluşturmalıdır.
6- Zeka engelliliğinin kaza nedenlerini azaltmak için, küçük çocuklar için uygun çevre ve ilkyardım hizmetlerinin geliştirilmesi önemlidir.
7- Zeka gelişimini artırmak için sosyal ve çevresel eğitim stimülasyonu esastır. Bunu başaramayan aileler için uygun gözlemcilerin sağlanması gerekir.
8- Genetik danışma, prenatal teşhis, erken tanı ve uygun tedavi genetik orjinli zeka engellliliğini önlemede önemlidir.
9- Yenidoğanda tarama testleri, yaşamın 3-5. günlerinde özel filtre kağıtlarına emdirilerek alınan ve belirli merkezlere gönderilen kapiller kan örneklerinde yapılmaktadır. Konjenital hipotroidi ile fenilketonüri açısından rutin olarak taranmakta ve test sonuçları pozitif olanlar kesin tanı için incelemeye alınmaktadır.
10. Koruma programları ülkenin gerçekleri göz önüne alınarak planlanmalı, sık görülen hastalıklara ve kaynaklara göre ayarlanmalar yapılmalıdır.
11. Zeka engelliliğinin nedenlerinin araştırılması için destek olunmalıdır. Ayrıca koruma programlarının etkisi ölçülmeli ve sürekli izlenmelidir.
NE YAPILABİLİR?
Zihinsel engelliliği teşhis edilir edilmez, özürlünün tam bir tıbbi muayenesinin yanısıra aile, sosyal ve eğitim hayatıyla ilgili bilgiler aileden, okul ve hastane kayıtlarından elde edilmelidir.
Çocuklara günlük yaşam, kas kontrolü, iletişim ve sosyal yaşantı ile ilgili performanslarını ölçen testler uygulanmalıdır.
Günümüzde normal gelişim gösteren bireylerin olduğu kadar, gelişim geriliği olan bireylerinde eğitimine ve toplumsal yaşama olan katkılarına verilen önem giderek artmaktadır. Çeşitli önlemler alınarak engelliliğin oluşması engellenmekte veya en uygun şekilde rehabilite edilmektedir. Bu önlemlerin başında doğum öncesi dönemden başlayarak anne ve baba adaylarının bebeğin gelişimi ve eğitimi konusunda bilgilendirilmesi gelmektedir.
Bilgilenme, olası problemlerin ve bebeğin gelişmesindeki herhangi bir gecikmenin erken fark edilmesini ve erken eğitime başlanılmasını sağlamaktadır. Engelliliğin fark edilmesinde, tedavisinde ve en uygun eğitim hizmetlerinin verilmesindeki gecikmeler çocuğun eğitimden yeterince yararlanamamasına neden olmaktadır.
Uygulanan bu testler sonucunda çocukların herbirine kendisine uygun, bireyselleştirilmiş eğitim, 3-21 yaş arasında okul sistemi içinde verilmelidir. Eğitime ne kadar erken başlanırsa başarının o derece yüksek olacağı bilinmektedir. Bu çerçevede 3 yaş öncesinde erken görüşme programları, öneriler ve erken tedavi programları verilebilir.
Birçok özürlü çocuğa okul eğitimleri sırasında yemek yeme, tuvalet temizliği becerileri kazandırılmaktadır. Konuşma eğitimi ve sosyal programların, spor aktivitelerin özürlü çocuğa yardımdaki rolü kaçınılamaz. Zihinsel engelliliğinin düzeyine bağlı olarak çocuğa bağımsız yaşama becerisi ve iş eğitimi erken adolesan döneminde verilmelidir. Orta ve hafif zihinsel özürlü olan bireylerin kendi kendilerine yetebilecekleri ve mutlu olabilmeleri mümkündür.
Zihinsel engelli çocuklara verilecek eğitimin planı çocuğun kişisel becerilerini artırmaya hedeflemelidir. Bu plan içerisine anne, baba, ideali her ikisi de alınmalıdır. Eğitim veren kurumların vazgeçilemeyecek elemanı özel eğitimcidir. Bunun dışında çocuğun gereksinimlerine göre fizyoterapist, çocuk hekimi, meslek terapisti, dil terapisti, psikolog, eğlence servisinin elemanları, taşımacılık eğitimi veren bireylerle, aile eğitimcileri bulunmalıdır.
Çocuklara okul eğitimlerinin dışında iki konuda da destek olunmalıdır; Bunlar biri sosyal aktiviteleri, diğeri de ilaç tedavisi olmalıdır.
Zihin engelli çocuklara sosyal yönden yapılacak destek, çocuğu tedavi edici ve daha sonra oluşacak olumsuzlukları önleyecek özelliktedir. Sosyal aktiveteler çok çeşitli olup, eğlence programları düzenleme, spor aktivitelerine katılma, yaş günü partileri yapma, hayvanat bahçelerine ziyaretlerde bulunma vb. bunlardan sadece birkaçıdır.
İlaç tedavisi zihinsel engelliğe veya gelişme geriliğiyle birlikte bulunan psikiyatrik durumlarda gereklidir. Bu durumlar şiddetli depresyon, obsesif-konvulsif hastalık, dikkat bozukluğu-hiperaktivite ya da psikiyatrik hastalıkların diğer formlarıdır. Özellikle epileptik hastalarda tedavinin düzenli olması hayati önem taşır.
Zihinsel engelli bireylerin ailelerine yardım da son derece önemlidir. Çünkü sıcak aile ortamının sağlanması zihinsel engelli bireylerdeki tüm potansiyeli açığa çıkaracak yegane yoldur. Ancak bu hedeflere ulaşabilmeleri için zihinsel engellilerin uygun yeterli eğitime, toplumsal, sosyal, aile ve bireysel desteğe ihtiyaçları vardır. Zihinsel engelli bir çocukla birlikte olmak aile için belki bir ömür boyu çok zorlu, sabırlı ve çoğu zaman tek başına mücadele etmek anlamına gelmektedir.
Ailenin yaşadığı güçlüklerin en başında konu hakkındaki bilgi eksikliği gelmektedir. Psikolojik sebepler, çevre ile ilgili sebepler, ekonomik sebepler, eğitim ve sağlık kuruluşlarına ailenin ulaşabilme durumu, aile herhangi bir sosyal güvenlik şemsiyesi altında olsa bile (değilse güçlükler daha da artar) karşılanamayan giderler ile aileyi zaman zaman aşırı derecede sıkıntıya sokan toplumsal yalnızlık duygusuna kapılma vb. belli başlı problemlerdendir.
Unutulmamalıdır ki; ne yapılacağı kavramından veya tedavi kavramından anlaşılan, çocuğun normal zeka düzeyine erişmesini sağlamak değildir. Çocukta var olan potansiyeli en iyi şekilde kullanmasını sağlamaktır. Gerçekçi, sabırlı olunması gereklidir.